Doç. Dr. @ Manisa Celal Bayar University
Bilgisayar Müh. (Lisans) @ İTÜ & Elektrik Elektronik Müh. (Yüksek Lisans) @ DPÜ & Bilgisayar Müh. (Doktora) @ DEU & YBS (Doçent) @ ÜAK
http://omeraydin.izmirakademi.org/
http://dromeraydin.blogspot.com/
13 Haziran 2014 Cuma
3 Haziran 2014 Salı
Tetanoz Hastalığı
Tetanoz, Clostridium Tetani adındaki sporlu bakterinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu bakteri toprakta, insan ve hayvanların gastroinstestinal sistemlerinde bulunur; kirli ve açık yaralar aracılığıyla insana bulaşarak tetanoz hastalığına yol açar. Bakteri bulaştıktan sonra 3-21 gün içerisinde tetanospazmin denilen toksin salgılamak suretiyle sinirleri felç etmekte ve kas spazmlarına yol açarak ölümcül olabilen bir hastalık tablosuna neden olmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü 2002 yılında açıkladığı rapora göre dünya genelinde her yıl tetanoz nedeniyle 213.000 ölüm olmaktadır. Vakaların çoğunun hijyenik doğum yapmayan bayanlarda olduğu duyurulmaktadır. Maternal Neonatal Tetanoz dediğimiz bu durum, tetanoza karşı bağışıklığı bulunmayan kadınlarda doğum sırasında mikrobun bulaşması neticesinde oluştuğu bilinmektedir.
Tetanoz, aşı ile korunabilir hastalıkların başında gelmekte olup, 1968 yılından beri ülkemizde aşılama çalışmaları sürdürülmektedir. Doğumdan itibaren 1 yaşına kadar 3 doz karma aşı şeklinde alınan tetanoza, 18. ayda ve ilköğretim 1. sınıfta pekiştirme dozu olarak devam edilmektedir. Bu sayede ilköğretim 1. sınıfta çocuklar beş doz tetanoz almış bulunmaktadır.
Tetanoza neden olan Clostridium Tetani, oksijensiz ortamda özellikle nemli ve ılık toprakta yıllarca yaşamını sürdürebilen, insan ve hayvanların barsaklarında da yaşayabilen bir bakteridir. Özellikle açık ve nekrotik yaraların paslı veya kirli zeminlere temas etmesi sonucu hastalık bulaşmakta, sinirleri felç etmek suretiyle kas katılmalarına ve spazmlara neden olmaktadır. Bazı durumlarda bu spazmlar tüm kas gruplarını etkilemekte ve generalize spazm denilen tüm vücudun kas katı kesilmesine neden olabilmektedir. Soluk borusunun ve küçük dilin kasılması ise ölümle sonuçlanabilmektedir. Vakaların ölümle sonuçlanma oranı %10 ile %70 arasında olup, hastanede bakım, hastanın yaşı ve genel durumu bu oranı etkilemektedir. Hastaneye yatırılmayan vakalarda ise ölüm kaçınılmazdır. Anne kaynaklı tetnoz ise doğum sırasında steril edilmeyen aletlerin kullanılması veya hijyenik olmayan ortamlarda doğum yapılması neticesinde görülüyor. Anneyi ve bebeği etkileyebiliyor.
Tedavi yara bakımı, semptomların ve komplikasyonların önlenmesine yönelik çalışmalardan oluşmaktadır. Hastaneye ilk başvuru sırasında tetanoz serumu yapılması ve aşılanmaya başlanması gerekmektedir. Hastalığı geçirmiş birey bağışık olmamaktadır. Bağışıklanmanın tek yolu aşılanmadır.
Tetanoz hastalığının uzun yıllardır güvenle uygulanan çok etkili bir aşısı mevcuttur. Aşı tek başına uygulanabildiği gibi, difteri, boğmaca, çocuk felci, menenjit gibi aşılarla da karma aşı olarak uygulanabilmektedir. Tek doz aşının koruyuculuğu bulunmamaktadır. En az 4 hafta sonra uygulanan 2. dozla birlikte koruyuculuk %50-60'lara çıkmakta ancak uzun sürmemektedir. İlk doz aşıdan 6 ay sonra yaptırılan 3. doz aşı ise %100 koruyululuk sağlar ve 1 yıl süresince etkilidir. Bir yıl sonra yaptırılan 4. doz aşı ise, 3-5 yıl koruma sağlamaktadır. Bu süre sonunda yaptırılan 5. doz aşıda ise koruyuculuk 10 yıla kadar uzamaktadır.
Ülkemizde 1968 yılından beri difteri ve boğmaca aşısı ile birlikte karma aşı olarak uygulama yapılmaktadır. 2008 yılından itibaren ise bu karmaya çocuk felci ve menenjit aşıları da eklenmiş olup 5'li karma aşı şeklinde uygulana gelmektedir. Aşılama takvimi şu şekildedir; 2. 4. ve 6. ayını dolduran bebeklere 3 doz aşılama, 18. ayını dolduran çocuklara 4. doz aşılama ve ilköğretim 1. sınıfta 5. doz, ilköğretim 8. sınıfta ise 6. doz uygulama şeklinde yürütülmektedir. İlköğretim çağı boyunca 6 doz aşısını da almış bir birey, 20-30 yaşına kadar bağışıktır.
Çocukluk çağında 6 doz aşısını da yaptırmış olanlar, son doz aşıdan 10 yıl sonra pekiştirme doz aşı yaptırmalıdır. Çocukluk çağında ve düzenli olarak yaptırılan 5. doz aşıdan sonra her aşılama dozunun koruyuculuğu 10-20 yıl kadardır. Bu nedenle önerilen aşılama dozu her 10 yılda bir tetanoz aşılamasına devam edilmesidir. Çünkü tetanoz, kanda bulunan antikor ile etkisini gösteren bir aşıdır.
Çocukluk çağı tetanoz aşılaması hakkında net bir fikir sahibi olmayan, aşı kartı bulunmayan hamile kadınların gebeliğinin dördüncü ayında ve ilk doz aşıdan 4 hafta sonra olmak üzere 2 doz aşı yaptırmaları gerekmektedir. Çocukluk çağında yapılan tetanoz aşısından emin olmayan kadınlar anne olduktan sonra da aşılanmaya devam etmeli, aşı dozlarını takvimde yer aldığı şekilde 5 doza kadar tamamlamalıdır. 5 doz aşı kadınları tüm doğurganlık çağı boyunca koruyor olacaktır.
İleri yaş grubunda dahi olsa hiç tetanoz aşısı almamış bireyler 5 doz aşı takvimine uygun olarak aşılanmalıdır. 5 doz aşı şemasını tamamlamış olanlar ise son aşı dozundan itibaren 10 yıldan uzun süre geçmiş ise pekiştirme dozu yaptırmalıdır.
Ülkemizde tetanoz aşılama çalışmaları 1968 yılında başlamıştır. Ancak o yıllarda sıkı bir şekilde uygulanan ve takip edilen bir aşılama programı bulunmadığından aşılama oranları %20-30'larda seyretmiş, 1980'lerde uygulanan aşılama kampanyalarına kadar gerçek anlamda başarılı bir program sürdürülememiştir. Bu nedenle günümüzde çoğu erişkin birey tetanoz hastalığına karşı aşılı değildir veya aşılı olup olmadığını bilmemektedir. Aşılama programları günümüzde başarılı bir şekilde devam etmektedir. Ancak çocukluk çağında uygulanan aşılama takvimi sayesinde tetanoz aşılanma yüzdesi ülke genelinde 95'in üzerinde seyretmesine rağmen erişkin aşılama programlarında aynı başarı sergilenememektedir. Her ne kadar 2009 yılında ülkemiz Dünya Sağlık Örgütü tarafından Anne kaynaklı tetanoz hastalığı bakımından arındırılmış ülkeler arasında gösterilmeye başlansa da hamile kadınlarda yürütülen tetanoz aşılama programında aşılama oranları istenilen düzeylere ulaştırılamamıştır.
2009 yılında ülkemizde anne kaynaklı tetanoz vakası görülmemişken, 2010 yılında 1 vaka bildirimi olmuştur.
Erişkin yaş grubunda ise 2010 yılında Tetanoz vakarı bakımından bir patlama yaşanmış, 25 vaka ve tetanoz nedenli 8 ölüm bildirilmiştir. Tetanoz vakaları sadece kırsal kesimlerde değil tüm Türkiye'de yaygın olarak görülmüştür. Bu durum erişkin aşılamasına önem vermediğimizi, çocuklarımızı her aşı günü sağlık kuruluşlarına itina ile taşırken kendimizi ne kadar ihmal ettiğimizin açık bir göstergesidir.
Sonuç olarak son tetanoz aşısı uygulaması üzerinden 10 yıl geçmiş tüm erişkinlerin tetanoz aşısını mutlaka yaptırmaları gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, tetanoz uzun yıllardır olduğu gibi kapımızda bizi bekleyen, fakir yoksul ayrımı yapmayan ölümcül bir tehlikedir. Tek korunma yöntemi de aşılanmadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)